Kadın düşmanlığını anıtlaştırmışlar!

GÜRSEL KÖKSAL

Oberursel, “çeşmeler kenti“ olarak bilinir…
Kentin en büyük yıllık şenliği de “Çeşmeler Şenliği” olarak kutlanır…
Kent içindeki çeşmelerden bazıları tarihi eser niteliğinde…
Bunlardan biri de “karnaval çeşmesi” (Fastnachtbrunnen)
Bu tarihi eser görünümündeki çeşme aslında oldukça yeni.
2001 yılında yapıldı.
İlk bakışta oldukça eğlendirici bir öykü mesajı veren bu çeşme aslında aynı zamanda bir utanç anıtı…
Bir soytarı tarafından çekilen eşeğe ters bindirilmiş bir maskeli kadın heykeli bu ve bunun gerçek öyküsü kimilerini halen güldürüyor, ancak burada korkunç bir “kadın düşmanlığı” var.
Kentin pazar meydanının bir köşesine yerleştirilmeden önce feministlerin itirazları olmuştu ama o dönem kent yönetimini ellerinde bulunduran Hıristiyan demokratlar bunun ilginç bir “tarihsel özgünlük“ olduğunu savunarak, tüm itirazlara rağmen heykelin dikilmesini sağlamıştı.
Kadın hakları mücadelesi adına bir yenilgi belgesi olarak yaklaşık 20 yıldır kentin ortasında duran “karnaval çeşmesi”nin ardındaki öykü de şöyle:
Ortaçağda burada her yıl karnaval günlerinde tekrarlanan bir gelenek varmış.
Yıl boyunca kocasını döven ya da kocasıyla yumruklaşan kadınlar, karnaval etkinlikleri sırasında bu heykelde görüldüğü gibi bir eşeğe ters bindirilip, kasaba içinde dolaştırılırmış.
Eşeği de kadının kasaba gençlerinden biri çeker, bir elinde de beyaz bir bayrak taşırmış.
Eğer kadın kocasını dövme işlemi sırasında kepçe, süpürge ya da benzeri bir aleti silah olarak kullanmışsa, bu gezinti sırasında kafasına bir de demirden yapılmış, uzun bir maske takılır, sözkonusu “silah” da oraya asılırmış…
Ve bu gezinti sırasında kasabanın ozanlarından biri de yüksek sesle kadın hakkında gülünç şiirler okur ya da kadınların kocalarına itaatlerinin önemi üzerine uzun konuşmalar yaparmış…
Devamı da var…
Bu gezinti sırasında kasabanın diğer kadınları eşeği çeken adama saldırıp, elindeki beyaz bayrağı almaya uğraşırmış.
Eğer bunu başarırlarsa bir yıl sonraki karnaval yürüyüşüne kadar kocalarını böyle bir cezaya çarptırılma endişesi olmadan dövme hakkına sahip olurlarmış ve karnavalda da bu bayrakla yürüyerek bu zaferlerini kutlayabilirlermiş…
Öykünün ikinci bölümü, girişteki gibi “kadın düşmanlığı” içermiyor. Ama kadınların güçlü kuvvetli  erkekleri bertaraf edip, beyaz bayrağı ele geçirerek, kocalarını dövme hakkına sahip olabilme şansı çok düşük olduğu için, öykünün bu bölümünün büyük bir önemi yok. Tarih boyunca da bunun bir kez olsun yaşandığına dair bir anlatım da yok zaten…
İnsanın eşeğe ters binmesi geleneği bizde de var.
Nasreddin Hoca‘nın bunu neden yaptığını biliyoruz.
Ve bu güzel bir şey.
Kadın hakları konusunda ileri ve duyarlı bir ülke olan Almanya‘nın ortasındaki bir kentteki bu eşeğe ters bindirilmiş kadın heykelinin ise hiç güzel bir yanı yok.
Bu konuyu 25 Mart 2001 tarihinde “Cumhuriyet Hafta”da yayınlanan “Avrupa Fısıltıları” başlıklı köşemde de işlemiştim. Bu vesileyle onu da paylaşıyorum. (Aralık 2020)

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*